ŞAİRLERİN HAYATLARI

ŞAİRLERİN HAYAT

YAŞAR KEMAL

Gerçek adı Kemal Sadık Göğceli olan yazar 1922 yılında Osmaniye'de dünyaya geldi. Küçük yaşta olacağı bir kaza nedeniyle sağ gözü kör oldu. Babası o daha 5 yaşında kan durumu yüzünden vefat etti. Yazmaya Ortaokulu'nda başlayan Yaşar Kemal'in şiirleri Görüşler Dergisi'nde yayınlanmaya başladı. Daha sonra okul hayatı devam ederken okuldan ayrılmak zorunda kalan Yaşar Kemal Amelebaşılık, Su bekçiliği, Irgatlık, Arzuhalcilik, memurluk, öğretmenlik gibi işler yaptı. 1950'de komünistlik suçuyla tutuklanan Kemal, 1951 senesinde beraat etti.

Cezaevinden çıktıktan sonra Cumhuriyet gazetesinde yazarlık yapmaya başlayan Yaşar Kemal 1962'de siyasete atılarak Türkiye İşçi Partisine yönetim kurulu üyesi olarak seçildi. 1963 senesinden sonra gazeteciliği bıraktı ve kitap yazmaya başladı. 1973 yılında Türkiye Yazarlar Sendikasının düzenlida rol aldı ve başkanlığını yaptı. 1955 senesinde Gazeteciler Cemiyeti Özel Başarı Armağanı, Varlık Roman Armağanı, 1974 senesinde Madaralı Roman Ödülü, 1977 senesinde Fransa Edebiyat Eleştirmenleri Sendikası Yılın En İyi Yabancı Romanı, 1979 senesinde Fransa Büyük Edebiyat Jürisi Yaz Dönemi En İyi Kitaplar, 1982 yılında Fransa'dan Uluslararası Del Duca Ödülü, 1984 senesinde Fransasinde Légion D'Honneur nişanı gibi alan şair, yazar okullarda okutulan birçok kitap bulunmaktadır.

 

KISA GÜZEL SÖZLER

Ağlayan güçsüz değil. onun gülenin mutlu olmadığı gibi.

insanların seni en çok sevdiği zaman, bunların en çok yaraladığı yer.

ORHAN VELİ KANIK

Orhan Veli Kanık  (1914-1950) İstanbul Beykoz'da dünyaya geldi. Babası Mehmet Veli Bey, Cumhurbaşkanlığı Armoni Orkestrası'nda şefti. Orhan Veli 1925'e kadar  Galatasaray Lisesi'nde , ardından Ankara Lisesi'nde (Taş Mektep) çalışmalarına devam etti. Edebiyat öğretmenleri Ahmet Hamdi Tanpınar ve Rıfkı Melûl Meriç'in teşvikleriyle yazı ve şiirler yazmaya başladı. Oktay Rifat'la ilkokulda, Melih Cevdet'le lisede tanıştı. 1932'de İstanbul Üniversitesi'nde Felsefe bölümü başladı. Edebiyat Fakültesi Talebe Cemiyeti Başkanlığı yaptı. Bu sırada Galatasaray Lisesi'nde müallim muaviniydi. Mezun olmadan Ankara PTT Umum Müdürlüğü Telgraf İşleri'nde memurluğa başladı. Tercüme Bürosu'na girdi ve Fransızcadan çeviriler yaptı. 1949'da  Yaprak  dergisini yayımlamaya başladı. 28 sayı sürdürebildi.

1

Orhan Veli Kanık'ın ilk şiirleri 1936'da  Varlık  dergisinde çıkar.  İnsan Küllük İnkılâpçı Gençlik Aile  şiirlerinin yayımlandığı dergiler arasındadır. 1941'de Oktay Rifat ve Melih Cevdet'le  Garip'i yayımlarlar; kitapta bir de şiir anlayışlarını uzun uzun açıkladıkları Önsöz bulunur.  Vazgeçemediğim  (1945),  Destan Gibi  (1946),  Yenisi  (1947) ve son kitabı  Karşı  (1949) basıldı.  La Fontaine'in Masalları  (1948) çevirisi ve  Nasreddin Hoca Hikâyeleri  (1949) ilgi görüyor. Alfred de Musset, Moliére,  Gogol , AR Lesage, Charles Lamb, Jean Anouilh, JP Sartre ve Turgenyev'den çeviriler yapmıştır.

 2

Orhan Veli Ankara'da, bir gecede belediyenin açtığı çukura düştü, başına aldığı darbe nedeniyle birkaç gün sonra beyin kanaması geçirerek İstanbul'da kaybetti. Cenazesi büyük bir verildiğin omuzlarında Beyazıt'tan Sirkeci'ye kadar taşınarak Aşiyan'a Defnedilmiştir.

 3

DİĞER ŞAİRLER

CAHİT SITKI TARANCI

 Cahit Sıtkı Tarancı Kimdir?

 4 Ekim 1910 senesinde Diyarbakır şehrinde doğan Cahit Sıtkı, Türk edebiyatı için oldukça önemli şairler arasında yer almaktadır. Diyarbakır'ın varlıklı ve aileli bir çocuğu olan şairin babası, Pirinçcizadelerden Bekir Sıtkı Bey şeklinde büyüyebilir. Şairin annesi Arife Hanım'dır.

 O dönemlerde ortaya çıkan Soyadı Kanunu sayesinde aile ''Tarancı'' soyadını kullanmıştır. Cahit Sıtkı, yaşam boyunca sanatla yaşayabileceği 46 yılın sonunda zatülcenp insanları geçirerek, 13 Ekim 1956 yılında Avusturya'da Viyana şehrinde hayatlar kaybetmiştir. Daha sonra Ankara'ya getirilerek Defnedilmiştir.

 Cahit Sıtkı Tarancı'nın kısaca Hayatı

 Cahit Sıtkı Tarancı, Diyarbakır'ın en zengin ailesinden bir ferdi olarak dünyaya geldi. Suriçi Cami Kebir Mahallesinde doğan Tarancı, çocukluk ve gençlik dönemlerini burada geçirmiştir. İlköğretim yıllarını Diyarbakır'da değerlendiren Tarancı, liseye göre geniş kapsamlı aile tarafından İstanbul'a yollanmıştır. İlk önce Kadıköy Fransız Saint Joseph Lisesi'ne kaydolan Tarancı, ardından  Galatasaray  Lisesi'ne geçtikten sonra lise hayatı orada tamamlanmıştır. O senelerde ana dil derecesinde Fransızca dili öğrenilmiştir.

 Lise yıllarında şiire ve edebiyata ilgi gösteren Cahit Sıtkı Tarancı, Galatasaray Lisesi'nin önemli bir romanı için şiir yazmıştır. Bu şiirleri sayesinde anlatılan ve şiirleri sayesinde isminden sık sık söz ettiren Tarancı, ilerleyen dönemlerde en popüler edebiyat kitapları olan Servet-i Fünun için yazmaya başladı. Burada şiirlerini yayınlayan Cahit Sıtkı, Ziya Osman Saba ile tanışarak dost olmuştur. Cahit Sıtkı'nın hayatında dostu için yazdığı mektuplar, ölüm sonrasında bir araya getirilerek eser halinde okurlara sunuldu.

 Servet-i Fünun dergisinde şiirleri yayınlanmaya devam eden Tarancı 1931-35 yıllarında İstanbul Mülkiye Mektebinde ve Yüksek Ticaret Okulu ile eğitimine devam etmiştir. O senelerde ise ''Ömrümde Sükut'' isimli şiir kitabı yayınlanmıştır. Mezun olan Tarancı, Sümerbankta memur olarak çalışmaya başladı. O zamanlar Tarancı'nın Peyami Safa'yla tanışması, en önemli konusuydu. Peyami Safa ile Tarancı'nın şiirleri Cumhuriyet Gazetesinde yayınlanarak büyük ilgi görmüştür.

ATİLLA İLHAN

Attila İlhan kimdir?

Milliyet, Güneş ve Cumhuriyet gibi gazetelerde uzun yıllar köşe yazarlığı yapan Attila İlhan, 11 Ekim 2005 tarihinde İstanbul'daki hapishanede 80 yaşında hayatını kaybetti.


Attila İlhan, 15 Haziran 1925 tarihinde Menemen'de doğdu. Babası Muharrem Bedrettin İlhan, annesi Emine Memnune İlhan'dır. Çolpan İlhan isimli bir kardeşi vardı. Babasının döneminin başarılı savcılarındandır. Attila İlhan'ın babası şiire çok meraklı, hükümdar yedi, geniş bir roman ve şiir kitabı koleksiyonu olan, son derece Osmanlıca bilen bir insandır.

Babası sayesinde küçük yaşlardan itibaren edebiyata ilgi duymaya başlayan İlhan, ilk ve orta gelişiminin büyük kısmını İzmir'de tamamladı. Öğrencilik yıllarında ilk şiirlerini yazmaya başladı. İzmir Atatürk Lisesi'nde yaşanan sırada tanışıp aşık olduğu bir kıza Nazım Hikmet'in şiirini mektup olarak yazmıştır. O dönemlerde Nazım Hikmet'in şiirlerini paylaşmaları kesinlikle yasaklanan bu mektup öğretmenleri adına yakalandığında çok büyük bir yasal suç işlemiş olarak sayılmış ve okula atılmıştır.

Daha sonra bu olay hukuksal boyuta taşınmıştır. Attila İlhan 1941 yılında 3 hafta tutuklu kaldıktan sonra 2 ay hapis cezasına çarptırılmıştır. Tutuklu kaldığı dönemde kendisi adına bir daha Türkiye'nin hiç bir yerinde eğitime göre karar vermezse, baba durumu el atmış ve büyük uğraşlar sonucu bu karar 1944 yılında ortadan kaldırılmıştır.

1946 yılında İstanbul Işık Lisesi'ne başladı. Lise eğitiminin ardından o dönemler yazdığı şiirlerden birini amcasının kendisinden habersiz CHP Şiir Armağanı yarışmasına yollamasıyla ikinciliğe layık görüldü. “Cebbaroğlu Mehemmed” isimli şiiri, birçok şairin geride bıraktığı kendisine ikincilik kazandırmıştır. Bu başarı İlhan için bir dönüm noktası olmuştur.

Daha sonra İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ne kaydolan Attila İlhan, bu dönemde “Gün”  ve  “Yığın”  adlı dergilerde şair olarak çeşitli şiirler yazdı. 1948 yılında ilk şiir kitabı olan “Duvar”ı yayımladı. Aynı yıl Paris'e gitme kararı verdi. Bu kararı ”Nazım Hikmet'i Kurtarma Hareketi”ne katılmak için almıştır.

Paris'te aktif olarak çalışmalar yapan İlhan, burada kaldığı süre boyunca sosyal ve politik gözlemler yaptı. Bu gözlemlerini gelecekte çıkaracağı romanlarında ve diğer ürünlerinde kullanmıştır. Daha sonra Türkiye'ye dönen Attila İlhan'ın polisleriyle arasında bir çok sorun yaşanmıştır. 1951 yılında “Gerçek” isimli bir gazetede yazılan bir yazıdan dolayı hakkında soruşturma başlatıldı ve bu olaydan sonra İlhan Paris'e yeniden gönderildi.

Hayatının 1950'li yıllardaki 6 yıllık süreci sürekli İstanbul-Paris, İzmir-Paris arasında geçiren İlhan; Tam olarak Türkiye'ye döndükten sonra üniversite eğitiminin oğlu senesinde okuldan ayrıldı ve  Vatan  gazetesinde sinema eleştirmenliği çalışmalarına başladı.

NECİP FAZIL KISAKÜREK

Necip Fazıl Kısakürek kimdir?

Necip Fazıl Kısakürek, 1904 yılında İstanbul'da doğdu. Gedikpaşa'da önce Fransız, sonra Amerikan mektebi, Büyükdere Emin Efendi mahalle mektebi, Büyük Reşid Paşa Numune, Vaniköy Rehber-i İttihad mekteplerinde okuduktan sonra Heybeliada Numune Mektebinden mezun oldu. Heybeliada Bahriye Mektebine kaydoldu. 1921'de İstanbul Darülfünun Felsefe Bölümüne yazıldı, buradaki bilgilerin tamamlanmasından 1924'te devlet bursu ile felsefe tahsili için Paris'e Sorbonne Üniversitesine gitti.

Türkiye'ye dönüşünde İstanbul ve Anadolu'da bazı bankalarda memurluk ve müfettişlik yaptı. Bir mektebinde, Ankara Devlet Konservatuvarında, İstanbul Fransız Güzel Sanatlar Akademisinde ve Robert Kolej'de çeşitli dersler okuttu. 1942'den itibaren memuriyeti bırakıp tamamen yayın hayatına başladı.

Necip Fazık Kısakürek'in edebi yeteneği

Türknde kendine özgü olan büyük şairlerden olan Necip Yer Fazıl, edebiyatta şiir, tiyatro, roman gibi farklı alanlarda başarılı eserler vermiş bir isimdir. 

İlk şiirleri 1922'de Yeni Mecmua'da yayımlandı. Kaldırımlar adlı şiir kitabıyla büyük ilgi gördüğü için “Kaldırımlar Şairi” olarak anıldı.

Milli Mecmua, Hayat ve Varlık dergilerinde şiirleri yayımlandı. 1929-1936 yılları arasında Ağaç dergisini yayımladı. 1943-1978 yılları arasında

Büyük Doğu dergisinin ve Büyük Doğu yayınlarının sahibi ve yazarı olarak çalıştı. Son Posta, Yeni İstanbul, Babıali'de Sabah, Bugün, Milli Gazete, Hergün ve Tercüman gazetelerinde yazıları yayımlandı. Şiir kitaplarının yanı sıra tiyatro, hikâye, roman, hatıra, din-tasavvuf, deneme, bölümler, siyasî-tarihî inceleme türü eserleri de bulunmaktadır.

ÖZDEMİR ASAF

1

11 Haziran 1923'te Ankara'da doğan şair önce Galatasaray Lisesi'nde sonra da Kabataş Erkek Lisesi'nde çalıştığını gördü. 1942 yılında liseyi bitiren Asaf, sırasıyla Hukuk Fakültesi'ni, İktisat Fakültesi'ni ve Gazetecilik Fakültesi'ni terk etti.

2

Üniversite hayatı boyunca çeşitli gazetelerde çalışan ve çeviriler yapan Özdemir Asaf'ın kendine ait ilk romanı Servet-i Fünun, Uyanış adlı dergi yayınlandı ve böylece yayıncılık hayatına atıldı.

2

Üniversite hayatı boyunca çeşitli gazetelerde çalışan ve çeviriler yapan Özdemir Asaf'ın kendine ait ilk romanı Servet-i Fünun, Uyanış adlı dergi yayınlandı ve böylece yayıncılık hayatına atıldı.

3

Daha sonra Sanat Basımevi'ni kurdu ve kitaplarını Yuvarlak Masa Yayınları adıyla yayınlamaya başladı.

İki kez evlilik yapan Özdemir Asaf'ın ilk eşinden bir kızı, ikinci eşinden ise üç oğlu oldu. Kızının ismi Seda, oğullarının ismi Gün, Olgun ve Etkin'dir. İkinci eşi olan Yıldız Moran ise Türkiye'nin akademik eğitim alan ilk kadın fotoğrafçı olarak tanınmaktadır.

4

28 Ocak 1981'de 58 kişinin akciğer kanserleri arasında saklanan Özdemir Asaf'ın ölümü ile yedilerini boğdu. Asaf'ın kabri Rumelihisarı Mezarlığı'nda bulunmaktadır.

Sezai Karakoç (22 Ocak 1933, Ergani, Diyarbakır – 16 Kasım 2021, İstanbul), Türk edebiyatının ve düşünce dünyasının önde gelen isimlerinden biridir. Şair, yazar, düşünür ve siyasetçi kimlikleriyle tanınan Karakoç, özellikle "Diriliş" düşüncesiyle modern Türk-İslam düşüncesine derin etkiler bırakmıştır.

🧒 Çocukluk ve Eğitim Hayatı

Karakoç, orta halli bir tüccar olan Yasin Bey ile ev hanımı Emine Hanım’ın çocuğu olarak dünyaya geldi. İlkokulu Ergani’de tamamladıktan sonra, 1944 yılında Maraş Ortaokulu’na parasız yatılı olarak kabul edildi. 1947-1950 yılları arasında Gaziantep Lisesi’nde eğitim gördü. Üniversite eğitimini Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Maliye ve İktisat Bölümü'nde tamamladı .

💼 Mesleki Kariyeri

1955 yılında Maliye Bakanlığı’nda müfettiş yardımcısı olarak göreve başladı. 1956-1965 yılları arasında gelirler kontrolörlüğü gibi çeşitli görevlerde bulundu. Ancak bürokratik yaşamın düşünsel üretimini sınırladığını düşünerek 1965 yılında memuriyetten ayrıldı .

✍️ Edebi Kişiliği ve Düşünce Dünyası

Sezai Karakoç, İkinci Yeni şiir akımının önemli temsilcilerindendir. Şiirlerinde metafizik ve mistik temaları modern şiir diliyle harmanlamıştır. Necip Fazıl Kısakürek ve Mevlana gibi isimlerden etkilenmiş, Cahit Zarifoğlu, Rasim Özdenören ve İsmet Özel gibi birçok edebiyatçıyı etkilemiştir .

En bilinen şiiri "Monna Rosa", gençlik döneminde yazdığı ve büyük yankı uyandıran bir eserdir. Ayrıca "Diriliş Neslinin Amentüsü", "Ruhun Dirilişi" ve "İslam’ın Dirilişi" gibi eserleriyle "Diriliş" düşüncesini sistemleştirmiştir.

📰 Yayıncılık ve Siyasi Faaliyetleri

1960’lı yıllarda "Diriliş" dergisini çıkararak düşüncelerini geniş kitlelere ulaştırdı. 1990 yılında Diriliş Partisi’ni, 2007 yılında ise Yüce Diriliş Partisi’ni kurdu. Ancak bu siyasi girişimleri geniş kitlelere ulaşamadı ve partiler kısa ömürlü oldu .

🏅 Ödüller ve Mirası

Sezai Karakoç, 2011 yılında Türkiye Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü’ne layık görüldü . Eserleriyle Türk edebiyatında ve düşünce dünyasında derin izler bırakan Karakoç, 16 Kasım 2021 tarihinde İstanbul’da vefat etti ve Şehzadebaşı Camii Haziresi’ne defnedildi.

📚 Öne Çıkan Eserleri

  • Monna Rosa

  • Diriliş Neslinin Amentüsü

  • Ruhun Dirilişi

  • İslam’ın Dirilişi

  • Gül Muştusu

  • Körfez

  • Sesler

Mehmet Emin Yurdakul (13 Mayıs 1869, İstanbul – 14 Ocak 1944, İstanbul), Türk edebiyatının ve siyasetinin önemli isimlerinden biridir. "Türk Şairi" ve "Millî Şair" unvanlarıyla anılan Yurdakul, Türkçülük ve milliyetçilik akımlarının edebiyattaki öncülerindendir.


🧒 Çocukluk ve Eğitim Hayatı

İstanbul'un Beşiktaş semtinde doğan Mehmet Emin Yurdakul, balıkçılıkla uğraşan Salih Reis ve Emine Hatun'un oğludur. İlköğrenimini Sıbyan Mektebi'nde tamamladıktan sonra Beşiktaş Askerî Rüşdiyesi'ne devam etti. Mülkiye İdadisi'ne ve ardından İstanbul Hukuk Mektebi'ne kaydolduysa da eğitimini tamamlamadan ayrıldı. Eğitim hayatını yarıda bırakarak devlet memurluğuna başladı.


💼 Mesleki ve Siyasi Kariyeri

Yurdakul, devlet memurluğu kariyerine Sadâret Dairesi Evrak Kalemi'nde kâtip olarak başladı. Daha sonra Rüsûmat İdaresi'nde evrak müdürlüğü yaptı. 1907 yılında Erzurum Rüsûmat Nazırlığı'na, II. Meşrutiyet'in ilanından sonra Trabzon Rüsûmat Nazırlığı'na atandı. 1909'da kısa bir süre Bahriye müsteşarlığı yaptı. Ardından Hicaz ve Sivas valiliklerinde bulundu.

Siyasi kariyerine İttihat ve Terakki Cemiyeti'ne katılarak başlayan Yurdakul, Osmanlı Meclis-i Mebûsan'da Musul Mebusu olarak görev yaptı. Cumhuriyet'in ilanından sonra Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde Karahisar-ı Şarki (Şebinkarahisar), Urfa ve İstanbul milletvekilliği yaptı.


✍️ Edebi Kişiliği ve Eserleri

Mehmet Emin Yurdakul, Türk edebiyatında hece ölçüsünü ve sade Türkçeyi kullanarak milliyetçi şiirlerin öncüsü olmuştur. 1897'de yayımladığı "Cenge Giderken" adlı şiiriyle tanınmıştır. 1898'de yayımladığı "Türkçe Şiirler" adlı eseriyle Millî Edebiyat akımının temellerini atmıştır.

Eserlerinde halkın dertlerini, milli duyguları ve toplumsal meseleleri sade bir dille işlemiştir. Şiirlerinde öğretici ve coşkulu bir üslup benimsemiştir.


📚 Öne Çıkan Eserleri

  • Fazilet ve Asalet (1891)

  • Türkçe Şiirler (1898)

  • Türk Sazı (1914)

  • Ey Türk Uyan (1914)

  • Tan Sesleri (1915)

  • Ordunun Destanı (1915)

  • Dicle Önünde (1916)

  • İsyan ve Dua (1918)

  • Zafer Yolunda (1918)

  • Turan'a Doğru (1918)

  • Aydın Kızları (1919)

  • Türk'ün Hukuku (1919)

  • Dante'ye (1928)

  • Kıral Corc'a (1928)

  • Mustafa Kemal (1928)



Ölümü

Mehmet Emin Yurdakul, Türk edebiyatında milliyetçi şiirin öncüsü olarak kabul edilir. "Millî Şair" unvanıyla anılan Yurdakul, 14 Ocak 1944'te İstanbul'da vefat etti ve Zincirlikuyu Mezarlığı'na defnedildi.


Mehmet Emin Yurdakul'un eserleri, Türk milletinin bağımsızlık ve birlik duygularını yansıtan önemli edebi metinlerdir. Onun şiirleri, Türk edebiyatında milliyetçilik akımının gelişimine büyük katkı sağlamıştır.

Ömer Seyfettin (11 Mart 1884, Gönen – 6 Mart 1920, İstanbul), Türk edebiyatının önde gelen hikâye yazarlarından biridir. Türk kısa hikâyeciliğinin kurucusu olarak kabul edilir ve edebiyatta Türkçülük akımının öncülerindendir. Ayrıca, Türkçede yalınlaşmanın savunucuları arasında yer almıştır.


🧒 Çocukluk ve Eğitim Hayatı

Ömer Seyfettin, 11 Mart 1884 tarihinde Balıkesir'in Gönen ilçesinde doğdu. Babası Ömer Şevki Bey, Dağıstan göçmeni bir Türk olup binbaşılığa kadar yükselmiş bir subaydı. Annesi Fatma Hanım ise Ankaralı topçu kaymakamı Mehmet Bey'in kızıydı.

İlk öğrenimine Gönen'deki mahalle mektebinde başladı. Babasıyla birlikte Ayancık'a taşındıktan sonra annesiyle İstanbul'a gelerek dedesinin Kocamustafapaşa'daki konağına yerleşti. Eğitimine Mekteb-i Osmaniye'de devam etti. 1893 yılında Askeri Baytar Rüştiyesi'ne, ardından Kuleli Askeri İdadisi'ne kaydoldu. 1903 yılında Mekteb-i Harbiye'den mezun olarak subay oldu.


💼 Askerlik ve Öğretmenlik Kariyeri

Mezuniyetinin ardından İzmir'e atanmışken, Makedonya'da başlayan isyanı bastırmak üzere Selanik ve Manastır'a gönderildi. Bu bölgelerdeki görevinde gösterdiği başarılardan dolayı iki liyakat madalyasıyla ödüllendirildi. İsyanın bastırılmasının ardından Kuşadası'na döndü. 1909 yılında Selanik'te teğmen olarak görev yaptı. 31 Mart Vakası sırasında Hareket Ordusu subayı olarak İstanbul'a geldi.

1911 yılında askerlikten ayrılarak Selanik'te Ziya Gökalp ve Ali Canip Yöntem ile birlikte "Genç Kalemler" dergisini çıkardı. Bu dergide yayımladığı "Yeni Lisan" makalesiyle Türkçenin sadeleşmesi gerektiğini savundu. 1913 yılında Balkan Savaşı sırasında Yanya'da esir düştü ve yaklaşık bir yıl Yunanistan'da esir olarak kaldı. Serbest kaldıktan sonra İstanbul'a döndü ve Kabataş Erkek Lisesi'nde edebiyat öğretmenliği yaptı.


✍️ Edebi Kişiliği ve Eserleri

Ömer Seyfettin, Türk edebiyatında "olay hikâyesi" türünün öncüsüdür. Yaklaşık 170 hikâye yazmıştır. Eserlerinde sade bir dil kullanarak halkın anlayabileceği bir üslup benimsemiştir. Millî duyguları, tarihî olayları ve toplumsal meseleleri işlemiştir. Eserlerinde didaktik bir yaklaşım sergilemiş, okuyucuyu eğitmeyi amaçlamıştır.


📚 Öne Çıkan Eserleri

  • Kaşağı

  • Diyet

  • Bomba

  • Pembe İncili Kaftan

  • Başını Vermeyen Şehit

  • Yalnız Efe

  • Efruz Bey

  • Falaka

  • Gizli Mabet

  • Yüksek Ökçeler


Ölümü

Ömer Seyfettin, 6 Mart 1920 tarihinde İstanbul'da henüz 36 yaşındayken şeker hastalığı nedeniyle vefat etti. Zincirlikuyu Mezarlığı'na defnedildi. Türk Dili ve Edebiyatı

Türk edebiyatında hikâye türünün gelişimine büyük katkı sağlamış, sade Türkçenin savunucusu olmuş ve Millî Edebiyat akımının öncülerinden biri olarak kabul edilmiştir.

Yunus Emre (yaklaşık 1240 – 1320), Anadolu'da yaşamış, Türk tasavvuf edebiyatının ve halk şiirinin öncülerinden biridir. Şiirlerinde sade Türkçeyi kullanarak halkın anlayabileceği bir dil benimsemiş, aşk, hoşgörü ve insan sevgisi temalarını işlemiştir.


🧒 Hayatı

Yunus Emre'nin doğum yeri ve hayatı hakkında kesin bilgiler bulunmamakla birlikte, Eskişehir'in Sarıköy (günümüzde Mihalıççık ilçesine bağlı Yunus Emre mahallesi) veya Karaman'da doğduğu rivayet edilir.

  1. yüzyılın ortalarında, Anadolu Selçuklu Devleti'nin çöküş dönemi ve Moğol istilalarının yaşandığı bir dönemde dünyaya gelmiştir.
 Bu zorlu dönem, eserlerinde derin izler bırakmıştır. Yunus Emre'nin, Hacı Bektaş Veli'nin yönlendirmesiyle Tapduk Emre'nin dergâhına katıldığı ve burada tasavvuf eğitimi aldığı kabul edilir. Tapduk Emre'nin en tanınmış halifesi ve damadı olan Yunus Emre, aynı zamanda İsmail Emre'nin de babasıdır. Hayatının büyük bir kısmını Sakarya Nehri civarındaki Sarıköy'de geçirmiştir. Ölüm tarihi kesin olmamakla birlikte, 1320 veya 1321 yıllarında vefat ettiği düşünülmektedir.

✍️ Edebi Kişiliği ve Eserleri

Yunus Emre, Eski Anadolu Türkçesi'nin oluşumunda önemli rol oynamış, şiirlerinde sade ve anlaşılır bir dil kullanarak halkın gönlünde yer edinmiştir. Tasavvuf felsefesini halka anlatmak amacıyla yazdığı şiirlerinde aşk, hoşgörü, insan sevgisi ve Allah'a duyulan derin bağlılık temalarını işlemiştir. Eserlerinde didaktik bir yaklaşım sergilemiş, okuyucuyu eğitmeyi amaçlamıştır. TDV İslâm Ansiklopedisi

Başlıca eserleri arasında "Divan" ve "Risaletü'n Nushiyye" bulunmaktadır. "Divan", Yunus Emre'nin şiirlerinin toplandığı bir eserdir. "Risaletü'n Nushiyye" ise mesnevi tarzında yazılmış, öğütler içeren didaktik bir eserdir.


🏅 Mirası

Yunus Emre'nin şiirleri, Anadolu'da gelişen Türk dili ve edebiyatının temel taşlarından biri olmuştur. Eserleri, ölümünden sonra tertip edilen divanlar veya cönk ve mecmualar yoluyla günümüze ulaşmıştır.  Onun şiirleri, halk arasında ilahi olarak okunmuş, tasavvuf müziğine ilham kaynağı olmuştur. Yunus Emre'nin etkisi, sadece edebi alanda değil, aynı zamanda sosyal ve kültürel alanlarda da hissedilmiştir.


📚 Seçme Şiirlerinden Örnekler

Yunus Emre'nin şiirlerinden bazıları şunlardır:

  • "Ben yürürüm yâne yâne"

  • "İlim ilim bilmektir"

  • "Gel gör beni aşk neyledi"


Yunus Emre'nin hayatı ve eserleri, Türk edebiyatında ve kültüründe derin izler bırakmıştır. Onun şiirleri, yüzyıllar boyunca halkın dilinde ve gönlünde yaşamaya devam etmiştir.

Âşık Veysel Şatıroğlu

Türk halk edebiyatının en önemli ozanlarından biridir. Saz şairliği geleneğinin son büyük temsilcilerindendir. Hayatını halkın dertlerine, doğaya, sevgiye ve insanlığa dair şiirlerle geçirmiştir. Sözleriyle Anadolu insanının kalbine dokunmuş, yaşadığı dönemin ötesine geçerek evrensel bir değer kazanmıştır.


🧒 Çocukluğu ve Gençliği

Âşık Veysel, 1894 yılında Sivas'ın Şarkışla ilçesine bağlı Sivrialan köyünde doğdu. Asıl adı Veysel Şatıroğlu’dur. Yedi yaşındayken, Türkiye'de yayılan çiçek hastalığı nedeniyle iki gözünü de kaybetti. Bu durum, onun hayatını ve iç dünyasını derinden etkiledi.

Ailesi, oğlunun içine kapanmaması için ona bir saz verdi. Bu saz, Veysel’in hayata yeniden bağlanma aracına dönüştü. Genç yaşlardan itibaren saz çalmaya ve şiir söylemeye başladı. İlk dönemlerinde halk ozanlarının şiirlerini ezberledi ve çalıp söyledi.


🎵 Sanat Hayatı

Âşık Veysel'in sanatındaki dönüm noktalarından biri, Ahmet Kutsi Tecer ile tanışmasıdır. Tecer, onun yeteneğini fark etti ve tanınmasını sağladı. 1931 yılında Sivas’ta düzenlenen Halk Şairleri Bayramı’na katıldı ve burada büyük beğeni topladı. Bu etkinlikten sonra Türkiye çapında tanınmaya başladı.

Şiirlerinde işlediği temel temalar arasında sevgi, ölüm, doğa, insanlık, vatan sevgisi ve kader yer alır. Dili oldukça sade, içten ve halkın anlayabileceği şekildedir. Kendi yaşadıkları, duyguları ve gözlemleriyle derin bir iç dünya sunar.


✍️ Edebi Kişiliği

Âşık Veysel, geleneksel halk şiirini 20. yüzyıla taşıyan en önemli ozanlardan biridir. Hece ölçüsüyle yazdığı şiirlerde tasavvufi öğeler, yaşam felsefesi ve hümanizm dikkat çeker. Onun eserlerinde Anadolu insanının sesi, ruhu ve düşüncesi vardır.

Ayrıca Atatürk’e olan sevgisi ve Cumhuriyet’e bağlılığıyla da tanınır. “Atatürk’tür Türkiye’nin ihyası” gibi mısralarla bu duygusunu şiirlerinde dile getirmiştir.


📚 Eserleri

Bazı önemli şiirleri şunlardır:

  • "Benim Sadık Yarim Kara Topraktır"

  • "Uzun İnce Bir Yoldayım"

  • "Dostlar Beni Hatırlasın"

  • "Gelmez Yola Gidiyorum"

  • "Güzelliğin On Para Etmez"

Şiirlerinin çoğu ölümünden önce derlenip kitaplaştırılmış, bazıları da ölümünden sonra yayımlanmıştır.


🏅 Ölümü ve Mirası

Âşık Veysel, 21 Mart 1973 tarihinde doğduğu köy olan Sivrialan’da hayatını kaybetti. Geride bıraktığı şiirler ve türküleriyle hâlâ milyonlarca insanın gönlünde yaşamaktadır. Onun adı, bugün Türkiye'de okullara, kültür merkezlerine ve festivallere verilmiş; heykelleri dikilmiş, filmleri yapılmıştır.


Âşık Veysel, yalnızca bir saz ustası ya da halk ozanı değil, aynı zamanda Anadolu insanının ruhunu ve hikâyesini dile getiren büyük bir bilgedir. Şiirleriyle geçmişten bugüne köprü kurmuş, insanların gönlünde yer edinmiş ender şahsiyetlerden biridir.

ZİYA PAŞA

Ziya Paşa (1829 – 17 Mayıs 1880), Tanzimat Dönemi'nin önemli fikir ve edebiyat adamlarından biridir. Şair, yazar, devlet adamı ve düşünür olarak, hem Osmanlı bürokrasisinde hem de edebi ve siyasal alanda derin etkiler bırakmıştır. Batı’yla Doğu arasında bir köprü kurmaya çalışmış, yenilikçi düşüncelerle halkı ve yöneticileri aydınlatmayı amaçlamıştır.


🧒 Çocukluğu ve Eğitimi

Ziya Paşa, 1829 yılında İstanbul’da doğdu. Asıl adı Abdülhamid Ziya’dır. Babası Galata Gümrüğü’nde memur olduğu için küçük yaşlardan itibaren devlet daireleriyle iç içe bir ortamda büyüdü. İyi bir eğitim aldı; Arapça ve Farsça öğrendi, klasik Osmanlı edebiyatına hâkim oldu. Aynı zamanda Fransızca da öğrenerek Batı edebiyatına ilgi duydu.


🏛 Memuriyet ve Siyasi Hayatı

Ziya Paşa, ilk olarak Tophane Kalemi'nde memurluğa başladı. Daha sonra Sultan Abdülmecid tarafından takdir edilerek sarayda görev aldı. Ancak zamanla, devletin işleyişiyle ilgili düşünsel eleştirileri nedeniyle yönetimle ters düştü.

Namık Kemal ve Şinasi ile birlikte Yeni Osmanlılar Cemiyeti'nde yer aldı. Bu cemiyet, Osmanlı’da meşrutiyet ve özgürlük fikirlerini savunuyordu. Ziya Paşa, yönetimi eleştiren yazılar yazdığı için Paris ve Londra gibi Avrupa şehirlerine kaçmak zorunda kaldı. Orada gazete çıkararak düşüncelerini yaymaya devam etti.


📚 Edebi Kişiliği

Ziya Paşa'nın edebi kişiliği, hem klasik Osmanlı şiiri hem de Batılı düşüncelerle şekillenmiştir. Şiirlerinde divan edebiyatı geleneğini sürdürmüş ama nesir ve düşünsel yazılarında modern, halkı aydınlatıcı bir üslup benimsemiştir.

Özellikle “Şiir ve İnşa” adlı makalesiyle edebiyatta halk dilinin kullanılmasını savunmuş, halk edebiyatını öne çıkarmıştır. Ancak aynı zamanda “Harabat” adlı eserinde divan edebiyatını övdüğü için çelişkili bir görünüm sergilemiştir. Bu tutumu, Namık Kemal tarafından da eleştirilmiştir.


📖 Önemli Eserleri

  • Terkib-i Bent ve Terci-i Bent: Toplum ve yönetim eleştirisiyle dolu manzum eserleridir.

  • Zafername: Sadrazam Ali Paşa’yı hicvettiği ünlü bir eseridir.

  • Harabat: Divan şairlerinin şiirlerini topladığı antoloji niteliğindedir.

  • Şiir ve İnşa: Halk edebiyatının önemini vurguladığı önemli bir yazıdır.


📌 Son Yılları ve Ölümü

Ziya Paşa, Avrupa’dan dönüşte çeşitli valilik görevlerinde bulundu. Şam, Konya ve Adana valiliklerinde görev yaptı. 17 Mayıs 1880 tarihinde Adana'da görevliyken hayatını kaybetti.


🌟 Mirası

Ziya Paşa, düşünce dünyası, şiirleri ve yazılarıyla Osmanlı’dan Cumhuriyet’e uzanan fikir akımlarını etkilemiş, özellikle hürriyet, adalet ve halkı aydınlatma gibi konularda öncülük etmiş önemli bir aydındır. Hem eskiyi bilen hem yeniyi savunan nadir şahsiyetlerden biri olarak Türk edebiyatında kalıcı bir yer edinmiştir.

Şinasi

Şinasi (1826 – 13 Aralık 1871), Tanzimat dönemi Türk edebiyatının önemli isimlerinden biridir. Modern Türk edebiyatının temellerini atan, dilde sadeleşmeyi savunan ve halkın anlayabileceği eserler vermek isteyen bir şair, yazar ve gazetecidir. Şinasi, özellikle edebiyat alanındaki yenilikçi görüşleriyle tanınmış, Türk basın tarihine de önemli katkılarda bulunmuştur.


🧒 Çocukluğu ve Eğitimi

Şinasi, 1826 yılında İstanbul’da doğdu. Asıl adı İbrahim'dir, ancak "Şinasi" mahlasını kullandı. Babası, İstanbul’daki bazı devlet görevlilerinden biridir. İlk öğrenimini İstanbul’da tamamladı ve Arapça, Farsça gibi klasik Osmanlı dillerini öğrendi. Genç yaşlarda edebiyatla ilgilenmeye başladı ve divan edebiyatının etkisinde kalmıştır. Ayrıca, Fransızca öğrenerek Batı kültürünü yakından takip etmeye başlamıştır.


🏛 Devlet Görevi ve Basın Hayatı

Şinasi, genç yaşlarda devlet dairelerinde memuriyet hayatına adım attı. Çeşitli devlet görevlerinde bulunduktan sonra, 1850'lerde Tanzimat reformlarının etkisiyle devletin düşünsel alandaki değişimlerine katılmaya başladı.

Şinasi'nin en önemli katkılarından biri basın alanındaki yenilikleridir. 1860 yılında, "Tercüman-ı Ahval" adlı gazetenin çıkarılmasında önemli bir rol oynadı. Bu gazete, Osmanlı'da ilk kez modern anlamda çıkarılan gazete olarak kabul edilir ve halkı aydınlatma amacını taşır. Bu gazetede, halkın anlayacağı bir dil kullanılmıştır ve edebiyat, siyaset ve toplum meseleleriyle ilgili önemli yazılar yayımlanmıştır.


✍️ Edebi Kişiliği ve Yenilikçi Görüşleri

Şinasi, Tanzimat dönemi edebiyatının en önemli yenilikçi isimlerinden biridir. Osmanlı edebiyatında Batı etkisini ilk savunanlardan biri olarak tanınır. Divan edebiyatından uzaklaşarak, halkın anlayabileceği bir dil kullanmayı savunmuş ve sadeleşme hareketini başlatmıştır.

Edebiyatında halk dilini kullanarak, hem geleneksel hem de Batılı edebiyat anlayışlarını harmanlamıştır. Şinasi’nin eserlerinde, Batılı türlerin, özellikle Fransız edebiyatının etkileri görülür.


📚 Önemli Eserleri

  • Tercüme-i Manzume: Fransız şairlerinden Fables adlı eserin çevirisidir.

  • Şair Evlenmesi: Türk edebiyatındaki ilk tiyatro eseridir ve halk arasında evlilikle ilgili geleneksel düşünceleri ele alır.

  • Divan-ı Şinasi: Şairin şiirlerini topladığı eseridir.

  • Fransızca'dan Türkçeye Çevirdiği Eserler: Şinasi, Fransız edebiyatından bazı önemli metinleri Türkçeye çevirmiştir.


🏅 Son Yılları ve Ölümü

Şinasi, 1860’lardan sonra yavaş yavaş İstanbul’daki siyasi ve kültürel ortamdan uzaklaştı. 1871 yılında Paris'e gitti, burada tedavi gördü ve aynı yıl 13 Aralık’ta hayata veda etti.


🌟 Mirası

Şinasi, Türk edebiyatı için önemli bir yenilikçi figürdür. Edebiyatımızda tiyatro türünü, gazeteciliği ve sade dil kullanımını ilk benimseyenlerden biridir. Onun fikirleri ve yazıları, Tanzimat dönemi edebiyatının şekillenmesinde ve modern Türk edebiyatının temellerinin atılmasında önemli bir rol oynamıştır. Şinasi, hem edebiyat hem de basın alanında gösterdiği öncülükle, günümüz Türk edebiyatı üzerinde derin bir etki bırakmıştır.

EK-EDEBİYAT//EN İYİ AMATÖR EDEBİYAT SİTESİ